Daisypath Anniversary tickers

14 Kasım 2010 Pazar

Türkmenistan'a Dair













Yabancı ülkeler düşünüldüğünde insanın aklına gelebilecek muhtemel sorulardan biri belki de ilki şudur herhalde “ Acaba nasıl bir yer”. Bu sorunun cevabını kısmi olarak verebileceğimi düşünüyor olmama rağmen, olaya maydanoz olmaya karar vereli çok da olmadı aslında. Hâlbuki çok da işim olmayan konulara takılacak bir tip değilimdir ama âdetim olmadığı üzere bu konuda birkaç laf edeceğim galiba. Acaba nasıl bir yer, diye soranın aklına, memleketin sokakları, caddeleri, bu insanlar ne yer ne giyer ne yapar ne düşünür gibi klasik sorular gelir normal olarak. Kısaca ve kısa örneklemelerle merak edenler için cevaplamaya çalışalım.


Havaalanı: Ak şehrimizin havaalanı ülkenin mevcut kapasitesini karşılayabilecek düzeyde. Gelişmiş ve lüks denilebilecek bir havaalanı olmamakla birlikte, şehre yeni bir havaalanı daha yapılacağını biliyorum. İnşa edilen elit binaları gördükten sonra yeni yapılacak bu havaalanının çok ihtişamlı olacağını düşünüyorum. Aşkabat havaalanına iniş için uçağınız iyice alçalmaya başladığında görebileceğiniz gibi, şehir gece vakti fazlasıyla ışıklandırılmıştır. Özellikle elit binalar gecenin karanlığında komple ışıl ışıl parıldayarak şehri aydınlatıyorlar.



İstanbul-Aşkabat arası uçak yolculuğu yaklaşık 3,5 saat sürmektedir. Türkmenistan uçak seferlerinde genellikle uçak içi bagajların çok olması nedeniyle özellikle inişlerde zorluklar, uzun beklemeler olabiliyor. Bir şekilde uçaktan indiniz ve size öncelikli tavsiyem, olabildiğince çabuk şekilde vize bölümüne gitmenizdir. Artık depar mı atarsınız bilemem ama vize bölümündeki karışık sıranın arkalarında kalmak istemezsiniz. Havaalanlarında yaşanması olağan olan bazı sıkıntılar haliyle burada da kendini açıkça gösteriyor. Vize bölümüne geçtiğinizde karışık bir sırada daha doğrusu yığında işlem için beklerken, size pek de hoş bakmayan en azından gülümseyerek bakmayan polis asker karışımı görevlilerle karşı karşıya kalıyorsunuz. Her ne kadar da yol yorgunluğunuz ve gece yolculuğu nedeniyle olan uykusuzluğunuz olsa da, görevlilerle uzun süreli göz temaslarından itinayla sakının. Bu uyarı her an bir şey olabilir anlamında değil de, daha çok ufak bir tedbir olarak algılanmalıdır. Yoksa kimsenin bir zarar vereceği yok tabii ki. Vize kuyruğundan sıkılmaya başladığınız anda olur da gişeye ulaşabildiyseniz, eğer ülkeye ilk girişiniz ise elinizde olması gereken davetiye belgesini görevli memura verip yan taraftaki vezneye ulaşıp, ülkeye ayakbastı parası olarak yaklaşık 180 dolar ödüyorsunuz. Ülkeye giriş için çalışacağınız şirketten davetiye almanız gerekiyor. Bildiğim kadarıyla turist vizesiyle giriş yapılamıyor. Eğer ilk girişiniz değilse, direk vezneye gidip 12 dolar ayakbastı parası ödeyip, size verilen belgelerle pasaport kontrol bölümüne geçiyorsunuz. Buradan bavullarınızı almak üzere geçerek, artık mücadele mi desem yırtınmamı desem garip bir itişmenin içinde buluyorsunuz kendinizi. Türkmenlerin Türkiye ile bavul ticaretleri yoğun olduğundan, özellikle Türkmen teyzelerin had safhaya ulaşan bavulları ve kendileri! arasından nispeten mütevazı kalan bavullarınızı bulmaya çalışıyorsunuz. Bu safhayı da geçtiğinizde ise en önemli alana, son kontrol noktasına yol alıyorsunuz. Gördüğüm kadarıyla bavulları koca yığınlar halinde olmasına rağmen, yerel halkın kontrolü sorunsuz geçmek açısından bu bölümde pek de sıkıntıları olmuyor. Eğer yerel değilseniz ve 60 kg sınırlamasını aşmışsanız durum kritik. Bu noktadan sonra belki de o ana kadar hiç olmayan ikili ilişkiler ve cebinizin sağlamlığı ön plana çıkmaktadır. Tabi bu en sıkıntılı durumu özetleyen bir anlatım. Belki de çok da rahat bir şekilde bütün işlemlerinizi halledip havaalanından şehre çıkabilirsiniz. Tam bu noktada Türkiye Aşkabat Büyükelçiliğinin iletişim numaraları cep telefonunuza kısa mesaj olarak gönderilmektedir. Son bir uyarı ise, sakın havaalanı çevresinde sigara içmeyin derim, sakın. Gadagan ( yasak )
Aşkabat Havaalanı


Ulaşım: Havaalanından çıktığınızda kapıda size “taksi lazım mı” diye soran kişilerle karşılaşmanız muhtemel değil, kesin. Anlaşılabilecek bir düzeydeki Türkçeleriyle taksicilik yapan kişiler, en az yolcular kadar fazla sayıdadır havaalanında. Ülkede bizim bildiğimiz anlamda sarı araçlarla ya da en azından üzerinde taksi yazan araçlarla yapılan taksicilik daha yeni yeni gelişmekte. Trafikte gün boyu dolaşırsanız belki 2-3 tane sarı taksi görürsünüz. Oysa ki gördüğünüz araçların hemen hemen hepsi, sadece jipler hariç taksicilik yapmaktadır. Buradaki ulaşım sisteminde bütün özel araçlar yolda el kaldıran herkesi alıp taksicilik yapmaktadır. Bize garip gelen bir durum. Özellikle bayanların tanımadıkları insanların arabalarına binmesi, burada her ne kadar doğal olsa da bizi yadırgattı. Bu taksicilik yöntemi sonucunda da, yol kenarlarında gelip geçen araçlara dur hareketi yapan insanlar yoğun şekilde bulunmaktadır. Trafik kurallarına uyma konusundaki bazı zafiyetlerden dolayı, bu durum bazı tehlikeli yakınlaşmalara neden olabilmekte haliyle. Yolun sol şeridinden giden bir araç yol kenarında dur işareti yapan birini gördüğünde sinyalsiz ve aynaya bakmaksızın sağa yanaşıp ya kazaya ya da hoş olmayan hareket ve sözlere maruz kalabilmektedir. Ulaşımda kullanılan diğer bir vasıta ise halk otobüsleri. Bilet fiyatları yaklaşık 20 tenge ( 10 Türk kuruşu kadar ) kadar. Araç plakaların beyaz, sarı, yeşil ve mavi fonlu olduklarını göreceksiniz. Beyaz plakalar yerel halkın, sarı plakalar yabancı uyrukluların, yeşiller resmi araçların ve maviler de diplomatik görevlilerin olarak ayrılmıştır. Sarı plakaların yol boyunca sıklıkla karşılaşılan polislerce durdurulması diğerlerine göre çok daha olası bir durum olmaktadır. Muhtemel bir polis çevirmesinde yapacağınız şey zaten belli, söylemeye gerek yok. Trafikte öncelikle görebileceğiniz şeylerden biri, yol üzerinde temizlik yapan bayanlar olacaktır. Trafik son sürat akarken ellerinde süpürgeli bayanları asfalt üzerindeki toz, yaprak gibi zararsız maddeleri temizlerken görmek gayet olağan. Bu durum otoyollarda da aynı şekilde.
Süpürücüler


Daha ilginci, kar yağdığı bir gün karın üzerini süpüren kişileri bile gördüğümü hatırlıyorum. Tabii ki bu kötü bir şey diye anlatmıyorum. Tam tersi, iş bulmakta zorlanan yerel halk için geçim kaynağı sonuçta ve çalışmak hiçbir şekilde utanılacak bir şey de değil. Ama o insanları sürekli olarak yollarda temizlik yaparken görmek bizi insan olarak üzmekte. Buna paralel olarak şehir merkezinde üzeri tozlu arabalar kesinlikle ceza yemekten kurtulamıyor. Kenarda durup da arabasını yıkamakta olan bir çok kişi görmek mümkün. Bu da bize fazlasıyla ilginç geliyor. Türkmen erkeklerinin arabalarını yıkamaktaki titizliklerini başka hiçbir şeye göstermedikleri gün gibi ortada. Trafik açısından söylenecek diğer bir şey ise, yolların sıklıkla polisler tarafından kapatılıyor olması. Bu memlekete gelip de burada kullanılan arabaların çoğunun bizim ülkemizde üst gelir grubuna ait modeller olması karşısında, vergi sistemimize birkaç laf etmeyen yoktur bence. Her şahısta lüks araçların olabilmesi, kişi başına düşen gelirin çok yüksek olmasından ziyade, vergi sisteminin bizim ki kadar gelişmemesinden ya da daha uyanmadıklarından kaynaklanıyor. Trafikte çoğunlukla Toyota marka araçlar olmakla birlikte çoğu son model ve çoğu da jip sınıfı. Burada Dubai’den vergisiz getirilen araçlar kullanılmakta ve fiyatlar bizim ülkemize göre 4-5 kat daha ucuz. 20 bin dolara son model araçları alabiliyor ama ülkemize yüksek vergiden dolayı sokamıyorsunuz haliyle. Aslında prosedüre uygun olarak aracı gümrükten sokabilirsiz ama o zaman da fiyat yurt içi fiyatına denk gelmekte ve belki de geçmektedir. Kısacası adamlara bu konuda gıpta etmekteyiz.

Yerleşim: “Acaba nasıl bir yer” gibisinden çok genel ve cevabı uzun bir suale “Çok has bir memleket” diye kısa bir cevap vermek olmaz tabi. Lafı uzataraktan anlatmak gerek sanırım. Aşkabat Türkmenlerin deyişiyle “Ak Şehir”, yeniden yapılanmasıyla beyaz binaların sürekli olarak yükselmesi nedeniyle bu “ak” sıfatını almıştır, diye kendimce yorumlamaktayım durumu. Bu ismi Tolkien severler gayet iyi bilirler. O başka bir hikâyenin konusu olduğundan hiç girmiyorum. Konuya dönersek eğer, başkentimizin yapısını anlatmak başlangıç için anlamlı olabilir. Şehri bir yanda eski Rus evlerinin olduğu ve diğer yanda yeni yapılan yapılmaya hızla devam edilen yüksek, mermer kaplı ve harika mimarili yeni elit binaların olduğu bölgeler olarak 2'ye ayırabiliriz.
Yaşam komplekslerinin inşaası

Eski Rus evlerinin olduğu bölgeler, sosyal hayat ve insan fazlalığı açısından daha bir şehir havasında görünüyor benim gözümde. En fazla 3 katlı olarak inşa edilmiş Eski Rus evlerinin dış yüzeyleri restore edilmeye başlanmış durumda. Bu restorasyon edilen evlerin bitmiş halleri gerçekten insana hoş geliyor. Ama evlerin içleri ayrıca ve fazlasıyla restorasyona ihtiyaç duymakta. Artık o da orada yaşayanların mali gücüne kalmış bir şey. 6 ay boyunca eski bir binada kaldığımdan dolayı şunu biliyorum ki, sakın ola ki evin dışına bakarak aldanmayın. Dışarıdan bakan biri restorasyonu henüz yapılmamış eski Rus evlerini savaştan çıkma olarak düşünebilir. Ama bazılarının içine girdiğinizde gayet iyi yapılı olduğunu görebilirsiniz ya da göremeyebilirsiniz. Yeni yapılan elit binalar ise, kaldırımda yürüyen insanların şehrin diğer kısımlarına nispeten daha azınlıkta olduğu, bina etraflarının peyzajının çok hoş yapıldığı yerler olarak görülüyor. Bu binalardan birinin içine inşaat halindeyken girmiştim ve hatırladığım kadarıyla tavanı neredeyse 4 m kadar vardı. Yani ampul değiştirmek isteyen kişinin hayati tehlikesi hiç de azımsanmayacak kadar yüksek. Bunun dışında hepsinin merkezi doğalgaz ısıtma sistemi mevcut.
Elit komplekslerden biri
Yeni inşa edilen yaşam kompleksi

Bu arada Türkmenistan da en çok takdir ettiğim şey halkın elektrik, doğalgaz ve su parası vermemesi olmuştur. Tabii ki bunun olumsuz yansıması alınan maaşların düşük olmasıdır. Yeni yapılan bu elit binaların her birinin yanında da sanki binanın bonusuymuş gibi duran 2-3 katlı aynı mimariye sahip binacıkları göreceksinizdir ki bunların niye yapıldığını anlayabilmiş değilim hala. Kimisi market kimisi ayakkabıcı türü farklı farklı mağazalar olarak yapılmakta. Ancak dışardan bakıldığında bu tür mağazaların müşterisinin olmadığını düşünüyorsunuz yani o derece boş durmaktalar. Mimarisi hoşuma giden bu yapılara bina demek bana biraz hafif geldiğinden bunlara elit yaşam kompleksleri demek daha uygun olur gibi geliyor bana. Her yaşam kompleksinde çocuk oyun alanları, basket sahaları, market ve üzeri kapalı yanları açık düğün eğlence alanları bulunmakta.

Elit bina kompleksleri


Pek çok yerde kreş binalarını görebilirsiniz. Nedense ben hiç oyun alanında oynayan ya da en azından duran bir çocuk dahi göremedim. Belki de bana denk gelmedi ama içlerinde çocuklarından olduğundan hala şüpheliyim.
Kreş binalarından biri

Şu an ki devlet başkanı eski dönemde sağlık bakanlığı yaptığından belki de, sağlık alanında da önemli gelişme içindeler. Hastane kompleksleri yenilenmekte, yeni binalar, tıp fakülteleri hizmete girmektedir.

Sağlık Bakanlığı binası
Tıp Fakültesi

Şehri doldurmaya başlamış olan bu elit yaşam komplekslerinin depreme karşı ne derece dayanıklı olduğu hakkında pek bilgim yok, ama 1948 yılında meydana gelen büyük bir depremle 160000 kişinin öldüğü düşünülünce, bana pek de mantıklı bir yapılaşma gibi gelmiyor. Kaldı ki, Aşkabat şehrinin zemin yapısı neredeyse tamamen dere malzemesinden oluşmakta. Yani şehir dere yatağı üzerine kurulmuş gibi. Yuvarlak taşlardan oluşan bir yapı söz konusu ve herhangi bir depremde bu yapı fazlasıyla hareket halinde olacaktır.

Deprem anıtı

Bana ilginç gelen diğer bir kon ise dağlara yapılan “Sağlık Yolları” olmuştur. Bu yollar dağların eteklerinden sırtlarına kadar uzanan betondan merdivenli yollardan oluşmaktadır ve km boyunca uzamaktadır.



Sağlık yollarından biri

Çevre düzenlemesi konusunda fazlasıyla hassas bir toplum oldukları söylenebilir. Her devlet biriminin kendisine ait bir ağaçlığı bulunmaktadır. Ancak her kurumun her çalışanı bu ağaçlık alanlara gelip kazma kürek çalışmakla yükümlü tutulmuş. Doktorları, müdürleri ellerinde küreklerle görmeniz mümkün yani.
Şehir içerisinde pek çok park bulunmaktadır. Bunlar bizim bildiğimiz ya da alıştığımız şekilde oturma yerleri, çay bahçeleri olan canlı parklar değiller. Sadece sakin şekilde gezilip oturulacak yerler.



Ayrıca Aşkabat şehrinde pek çok müze bulunmaktadır. Şu ana kadar hiçbirine gitme şansım olmamasına rağmen, yoldan geçerken görmekte ve merak etmekteyim. Halı müzesi, at müzesi, medeniyetler müzesi vs..


Medeniyetler Müzesi





Bu binaları yapanların % 90’ ı Türk firmaları. Dolayısıyla Aşkabat’a da Türk damgamızı her anlamda! vurmuş durumdayız. Bu konuyu daha fazla açacak değilim tabi ki. Her gittiğiniz yerde bir Türk ile karşılaşma oranınız oldukça fazla.


Türk Konsolosluk Binası



Türkmenistan, dünyanın en hızlı gelişmekte olan ülkelerinden biri durumunda. Bundaki en büyük pay inşaat sektörü olsa gerek. İnşaat firmaları iş gücünü büyük ölçüde yerel halktan karşılamaktadır. Yerel halkın büyük çoğunluğu bir devlet kuruluşunda çalışmaktan çok yabancı inşaat şirketlerini tercih etmekte. Devlet sektöründeki maaşların yaklaşık 300-600 manat arası olduğu düşünülünce bu gayet doğal sayılır. Yabancı firmalarda iş pozisyonuna göre 300 dolardan 1000 dolara kadar ücretlendirme yapılmakta. Bu anlamda da, sanayileşme açısından daha yeni yeni gelişen Türkmenistan’ın iş kaynağı inşaat sektörü olmaktadır. İyi bir şey gibi gelmiyor bana ama Türkmenistan büyük bir ihracat potansiyeline sahip. Günlük hayatta kullanılan gıda, temizlik, inşaat ve birçok malzeme Türkiye’den, İran’dan, Rusya’dan ve diğer ülkelerden sağlanmaktadır. Bu anlamda dışa bağımlılıklarını had safhada diye görmekteyim. Diğer taraftan bilindiği üzere, doğalgaz ve petrol bakımdan son derece üretken ve bitmek bilmeyen bir para kaynağına sahipler.

Alışveriş: Ülkenin para birimi manat olarak geçiyor. Bu noktada ufak bir ayrıntıya önem vermek gerekiyor. Gayri resmi anlamda Köhne manat ve taze manat diye 2’ye ayrılmakta ancak şu an resmi olarak piyasada “taze manatlar” bulunmakta. Köhne manat kullanımı geçen yıl itibari ile sonlandırılmış olsa da, halk henüz bu durumu ya kabullenemediğinden ya da idrak edemediğinden alışverişlerde karışıklık çıkma ihtimali yüksek olmakta. Eski para birimlerini 5000’e bölerek taze manatı piyasa sürdüklerinden dolayı, satıcıların kafaları biraz karışmakta olduğundan, hala eski manattan fiyat söylemektedirler. Kendilerince basit bir yöntem bulmuşlar işte. Sonuçta yerel halk açısından sorun yok ama yabancılar bu konuyu bilmiyorlarsa fazlasıyla para ödeyebiliyorlar. Basit söylemek gerekirse burada 2 taze manat bizim 1 TL paramıza denk gelmektedir. Buradaki manat-dolar paritesi de 1 dolar 2,84 manat olacak şekilde sabitlenmiş durumda. Bizdeki kuruşun karşılığı ise “tenge” olarak adlandırılıyor. “Nasıl oluyor” diye sormayın mantıklı bir cevabım yok çünkü. 2006 yılı öncesi tarihli dolarları bozmak konusunda gönülsüzler. Bozanlar ise komisyon almaktalar. Genellikle Yimpaş içindeki dövizciden bozdurulmakla birlikte, ufak açık pazarlarda da ayaküstü dövizciler de mevcut. Alışveriş açısından bize en çok hitap eden yer Yimpaş. İlk katında gıda maddeleri üzerine alışveriş yapabilirken, aynı zamanda bu katta bilgisayarcı, telefoncu, kuru temizleyicisi bulunmakta. 2. katta ise çoğunlukla giyim üzerine alışveriş yapabileceğiniz mağazalar mevcut. En üst katta da Türk yemekleri yiyebileceğiniz restaurant, fast food benzeri birkaç yer bulunuyor. Ayrıca bu katta bilardo masaları, internet kafe bulunmakta. Türklerin yemek yiyebilecekleri pek çok Türk lokantası var. Uludağ, Karadeniz, Erzurum, Merdem, Nurhana lokantalarında çok da fazla lezzetli ve birebir aynı tadı alma beklentisi olmadan yemek yiyebilirsiniz. İki kişilik bir yemeğin hesabının yaklaşık 50 manat ( 25 TL ) civarı olduğu düşünülürse, fiyatlar makul sayılır. İnternet demişken söylemek fayda var ki, internet yaklaşık 1 sene önce belki de dünyanın en yavaş interneti durumundaydı. Son zamanlarda yapılan yatırımlarla durumu düzeltiler sayılır ama hala yavaş ve fazlasıyla pahalı durumda. İletişim sektörü oldukça ihmal edilmiş ve ücretlendirmeler ülke dışı için pahalı hem de çok pahalı. Öyle ki, Türkiye’yi aramak isterseniz dakikası 5 dolardan konuşabiliyorsunuz. Daha ucuza konuşabileceğiniz uydu kartları piyasada mevcut. Diğer taraftan şehir içinde bile konuşurken hatlar kesilebiliyor. Bu konuda hala sıkıntılar yaşanmaktadır.
Şehir merkezinde yiyecek ve giyecek temin edilebilecek Rus pazarı, Mir pazarı, Çöl pazarı, Teke pazarı olarak adlandırılan açık hava pazarları ile Optan kapalı pazarı, alet hırdavat alınabilecek Bedev pazarı ve Marojna pazarı ve elektronik üzerine satış yapan Sumbar pazarı mevcut. Alışverişte fiyatlar arasında çok da bir farklılık görülmüyor. Yiyecek çeşitliliği açısından özellikle sebze ve meyve de sıkıntı bulunuyor. Bir çok gıda malzemesi yurtdışından temin ediliyor. Giyecek malzemelerinin fiyatları yerel pazarlarda ucuz olmakla birlikte, birçok ürün Türkiye’den getirildiğinden Yimpaş içindeki mağazalarda çok daha pahalıya alınabiliyor. Kısacası alışveriş için Yimpaş’tan şaşmayın derim. Hediyelik olarak alınabilecek şeyler düşünüldüğünde, özellikle insanların aradığı bir şey olmadı görülüyor. Bu konuda pek de seçenek olmamasına rağmen belki Türkmen halısı belki de soğuk havalarda kafanızı sıcak tutacak bir kalpak olabilir.

Kalpaklı bir Türkmen Yaşlısı


Türkiye’ye dönerken havaalanındaki kontrol esnasında, bavulumda Türkmen halısı olup olmadığını sorduklarından dolayı hediye olarak kesinlikle halı almamak gibi bir hissiyatım oluştu. Türkmen Halısı
Türkmen atından bahsetmeden olmaz sanırım. Türkmen atına “Polat” denildiğini de duydum “Ahalteke” de. Her ne deniliyorsa da fazlasıyla önem verilmekte. Türkmen atı ile ilgili işler nedeniyle koskoca bir bina bile bulunmakta. Birçok parkta at figürlü heykellere rastlanılmaktadır.

Ahalteke Atı
Ülkenin, dünyanın bütün halkları bizi tanısın, gelip memleketimizi görsünler şeklinde bir turizm mantığı bulunmuyor. Tam tersi olarak, vize alma konusunda yaşanan sorunlar yanında Türkmen halkı dahi eyaletten eyalete dahi pasaport ile geçiş yapabilmektedir. Yani turizm diye bir sektör Türkmenistan’da bilinmiyor bile.

Memleketin kış aylarında zaman zaman kar yağmakta, daha çok yağmurlu geçirilmektedir. Hava sıcaklıkları -5 den daha da soğumuyor, daha çok ılık bir havası var. Sabah vakitleri soğuk olan hava öğleye doğru ısınıyor.
Genel Bilgi: Türkmenistan 1991 yılında bağımsızlığını kazandıktan sonra ilk Türkiye tarafından uluslar arası alanda tanınmıştır. Türkmenbaşı olarak adlandırılan ilk devlet başkanları Saparmurat Niyazov'a 2002 yılında gerçekleştirilen suikast girişiminde Türk vatandaşlarının da bulunduğunun ortaya çıkmasından sonra güven kaybına uğrayan ilişkilerimizin yeniden canlandığı, şehrin her yerinde inşaatı bulunan Türk firmalarının çokluğundan anlaşılıyor. 15 yıl boyunca görev yapan Türkmenbaşının yerine 2007 yılından beri eski sağlık bakanı olan Gurbanguli Berdimuhamedov başkanlık yapmaktadır. Ülke de tek partili demokrasi bulunmaktadır. Devlet başkanına normalde olduğundan daha sıkı bir koruma uygulanmaktadır. Öyle ki, başkan yoldan geçmeden 1 saat önce o yol etrafındaki bütün yollar kapatılmakta ve geçiş güzergahı temizlenmektedir.
Memleketin kış aylarında zaman zaman kar yağmakta, daha çok yağmurlu geçirilmektedir. Hava sıcaklıkları -5 den daha da soğumuyor, daha çok ılık bir havası var. Sabah vakitleri soğuk olan hava öğleye doğru ısınıyor.

Genel Bilgi: Türkmenistan 1991 yılında bağımsızlığını kazandıktan sonra ilk Türkiye tarafından uluslar arası alanda tanınmıştır. Türkmenbaşı olarak adlandırılan ilk devlet başkanları Saparmurat Niyazov'a 2002 yılında gerçekleştirilen suikast girişiminde Türk vatandaşlarının da bulunduğunun ortaya çıkmasından sonra güven kaybına uğrayan ilişkilerimizin yeniden canlandığı, şehrin her yerinde inşaatı bulunan Türk firmalarının çokluğundan anlaşılıyor. 15 yıl boyunca görev yapan Türkmenbaşının yerine 2007 yılından beri eski sağlık bakanı olan Gurbanguli Berdimuhamedov başkanlık yapmaktadır. Ülke de tek partili demokrasi bulunmaktadır. Devlet başkanına normalde olduğundan daha sıkı bir koruma uygulanmaktadır. Öyle ki, başkan yoldan geçmeden 1 saat önce o yol etrafındaki bütün yollar kapatılmakta ve geçiş güzergahı temizlenmektedir. Türkmenistan hiçbir uluslar arası birliğe bağlı olmayan, tarafsız bir ülke durumunda. “Tarafsızlık Bayramı” da pek çok bayramlarından biri olarak kutlanmaktadır. Eğer yolunuz Türkmenistan'a düşerse ülke ile ilgili yorumlarınızı yüksek sesle dillendirmeyin derim. Kısacası "No Comment"...

1 yorum:

  1. Şirketimizden Türkmenistan'a İstanbul'dan ve Ankara'dan Aşkabat'a gidiş dönüş veya tek yön uçak biletinizi satın alabilirsiniz. Biletleme ve rezervasyon için çağrı merkezimizden müşteri temsilcilerimiz ile iletişime geçebilirsiniz. Türkmenistan Uçak Bileti

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...